Şiire Dair

Şiir veyahut şiir tadında denemelere ilgi duyan insan benim için her zaman 'özel' kelimesinin içini doldurabilecek yetkinlik ve niteliğe sahip insandır. Özel olması bir yana, cana yakındır şiir seven insan, deneme okuyan insan. Bir sahafa girdiğinde gözü ilkin şiir kitabı arar. Tozlu raflarda kış şairi Sezai Karakoç, özlemlerin tasviristi Nazım Hikmet, hüznün vücut bulmuş hali Tevfik Fikret  veyahut bu hüznü hüzün kılan Baudlaire veyahut da Pablo Neruda veya vatandaşı Nicanor Parra'yı arar gözler...


Şiir seven insana değineceğim biraz. Şiir, içerisinde barındırabildiği duygu kadarını yansıtabilir okuyucusuna. Şair hissettiğinden fazlasını veremez şiire. Kelimeler hissin birer kölesidir ve her bir kelime hizmete durmuştur hislerin her zerresine. Ta ki şair, şiirine son noktayı koyana dek. Noktası koyulan şiirde, şairin görevi bitmiş, artık kelimeler okuyucusuna hizmete durmuştur. Okuyucu, kendi iç dünyasındaki kelimeleri daha önce hiçbir hisse köle etmemişse, bir şiirden şairin hissiyatını ve şiirin şiirsel havasındaki lirik anlatımı anlayabilmesi mümkün değildir. 


Fakat insan şiir seviyorsa ve sahafta gözleri ilkin bir şiir kitabına ilişiyorsa, onun dünyası, kelimelerin ve hislerin iç içe geçmiş halinden ibarettir. Ve bu kişi nerede bir şiir görse, muhakkak içerisinde var olduğu zaman diliminden soyutlanıp, etrafındaki her bir materyale farklı manalar yükleyip, derin bir hayal dünyasında kendiyle ve bazen de düşleriyle başbaşa kalır. İşte bu dalış, bu gidiş, bu soyutlanıp unutuluş, ancak şiiri sevebilen bir insanın dünyasında gerçekleşebilir. 


Lamartine'e ait bu dizeleri okuduktan sonra, geçip giden güzel dünler sonrasında geride kalanın sadece yalnızlık olduğunu anlamıyor muyuz bizim için?..


...Nasıl olur kalmasın bir iz avcumuzda? 

Nasıl yok olur her şey büsbütün silinerek? 
Demek vefasız zaman, o demleri bir daha 
Geri getirmeyecek... 
Loş uçurumlar: mazi, loşluklar, sonrasızlık, 
Acaba neylersiniz yuttuğunuz günleri? 
Alıp götürdüğünüz derin hazları artık 
Vermez misiniz geri? ...

Pablo Neruda aslında bizi anlatmıyor muydu?..


..Öyle kimsesiz kaldım ki

Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.
Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.
Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan
Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar....

Edgar Allan Poe gibi biz de çağırılmadık mı denizler tarafından, martılar tarafından..


Bahamalı martılar beni çağırdı, 

Bir ikinci bahar gecesi 
Yalan söyledim, 
Yırtık blucinli tayfalara, 
Seni sevmediğimi söyledim. 
Oysa rıhtımlar 
En sarkılı dalgalarla yıkanıyordu, 
Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı; 
Hastaydım, 
Kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma 
Seni unutmak gerekiyordu... 
Bahamalı martılar beni çağırdı, 
Bir ikinci bahar gecesi, 
İskele fenerlerinin altında oturup 
Seni bekledim sevgilim 
Ellerim ıslaktı,gözlerim ıslaktı 
Gelip caydırabilirdin beni gitmekten 
Oturup sigara içer, anlaşabilirdik.. 
Sana tapacağım yalan degildi 
Benim olursan 
Seni seviyordum, seni istiyordum... 
Bahamalı martılar beni çağırdı, 
Bir ikinci bahar gecesi 
Filler gibi içtim liman meyhanelerinde; 
Seni unutmak için içtim.. 
Senin sokağında geceler yıldızsızdı, 
Senin sokağında gece yağmur yağıyordu 
Ben zayıftım,çabuk ıslanıyordum 
Bana sevmek yaramıyordu, 
Ben sevilemiyordum... 
Bahamalı martılar beni çağırdı, 
Bir ikinci bahar gecesi 
Sana bırakacağım bu kentin 
Üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm, 
Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi, 
İkincisi seni ilk öptüğüm yerdi 
Üçüncüsü.... söylemeye dilim varmıyor, 
Üçüncüsü bana git dediğin yerdi 
İşte bu mısraları orda karalıyorum; 
İşte demir aldı şilebimiz, 
Gidiyor, gidiyor, gidiyorum... 

ve Sezai Karakoçta görmedik mi yansımamızın yarısını, bir diğer yarısı yağmur sularındayken..?


...İyi ki bilmiyor kalabalıklar 

Yağmura bakmayı cam arkasından 
İnsandan insana şükür ki fark var 
Birine cennetse birine zindan 
İyi ki bilmiyor kalabalıklar..

Bir yağmur bilirim bir de kaldırım 

Biri damla damla alnıma düşer 
Diğerinde durup göğe bakarım 
Ne şehir ne deniz kokan gemiler 
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım...

Yorumlar

Küllenenler

Sen Olsaydın

Gençlik ve Güzellik - Kısım I

Mübeccel