İsimsiz Mektup
Yağmurla yıkanan bir bahar gecesinin ertesinde, penceremden odama yayılan nemli toprak kokusuyla uyandım. Sıcak bir yazın habercisi olan güneş bugün de gizliyor kendini bu küçük şehirden. Gelecek günlerden bir umudum yok.
Neden sana uzak kaldığım her an hayata da uzak kaldığımı, senin yanında olduğum vakitler daha iyi idrak ediyorum. Senden uzakta olduğum anlarda ise idrak edebildiğim tek şey, hayatımın yıkık bir duvarın altında kaldığı. Bir enkaz oluyorum senden uzakta. Bir enkazın kalıntıları oluyor her bir uzvum.
Saçlarını hatırlıyorum. Ellerindeki yumuşaklığın ruhuma yaydığı merhamet ve aşk duygusunu. Günbatımında gözlerine baktığımı hatırlıyorum. Ve günbatımından sonra gözlerinde parlayan kent ışıkları altında sesszice yürüyüşümüzü sahiller boyu.
Seneler bu güzel hatıraların üzerine bir perde gibi inerken, gökyüzü günden güne kararan bir bulut gibi büyüyor ruhumda. Senin yokluğuna alışabilme fikri korkutuyor beni. Varlığına da alışmıştım oysa. İnsan her şeye alışmakta nasıl da mahir, nasıl uyumlu her şarta. Benim elimden gelmiyor yazık. Varlığına alışmışım bir kere ve ruhum hep orada. Yokluğun filizlenen bir fidan gibi büyürken ömrümde, içime dolan sen oluyorsun her bir zerrenle. Sanırım böyle bir şey sığınmak hatıralara.
İçimde, esaretin karanlığına sıkışmış bir kuşun çaresizliği var; söküp atamıyorum. Yazılmış olan yüzlerce şiirin dizesine dökülmüş gözyaşları ve keder dolu gecelerin sonsuz hüznü var. İçimde senden kalan yıkık bir hayatın izleri var.
Neden sana uzak kaldığım her an hayata da uzak kaldığımı, senin yanında olduğum vakitler daha iyi idrak ediyorum. Senden uzakta olduğum anlarda ise idrak edebildiğim tek şey, hayatımın yıkık bir duvarın altında kaldığı. Bir enkaz oluyorum senden uzakta. Bir enkazın kalıntıları oluyor her bir uzvum.
Saçlarını hatırlıyorum. Ellerindeki yumuşaklığın ruhuma yaydığı merhamet ve aşk duygusunu. Günbatımında gözlerine baktığımı hatırlıyorum. Ve günbatımından sonra gözlerinde parlayan kent ışıkları altında sesszice yürüyüşümüzü sahiller boyu.
Seneler bu güzel hatıraların üzerine bir perde gibi inerken, gökyüzü günden güne kararan bir bulut gibi büyüyor ruhumda. Senin yokluğuna alışabilme fikri korkutuyor beni. Varlığına da alışmıştım oysa. İnsan her şeye alışmakta nasıl da mahir, nasıl uyumlu her şarta. Benim elimden gelmiyor yazık. Varlığına alışmışım bir kere ve ruhum hep orada. Yokluğun filizlenen bir fidan gibi büyürken ömrümde, içime dolan sen oluyorsun her bir zerrenle. Sanırım böyle bir şey sığınmak hatıralara.
İçimde, esaretin karanlığına sıkışmış bir kuşun çaresizliği var; söküp atamıyorum. Yazılmış olan yüzlerce şiirin dizesine dökülmüş gözyaşları ve keder dolu gecelerin sonsuz hüznü var. İçimde senden kalan yıkık bir hayatın izleri var.
Yorumlar
Yorum Gönder