Sevgiliye Özlem Dolu Mektuplar-II
Yine davetkar bir mehtaba karşı serin bir sonbahar gecesinde seni düşünüyor, seni yaşıyor, seni yazıyorum.
Aşk olmasaydı diyorum, bu karanlık ve elemli dünyanın yavan koşturmacasından, monoton ruhlardan ve onların alelade eylemlerinden ve yerkürenin anlamsız hengâmesinden bizi kurtaracak olan başka ne olabilirdi?
İnsanlar için bir şeylere sahip olmak duygusu bu yüzyılın vebası gibi yayıldı kalplere. Sahip olunan onca şeyde ne bir ruh aradılar ne de bir anlam. Montaigne'e göre "talih, insana bütün nimetlerini verse de onları tadabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil tadına varmaktır." Hak veriyorum Montaigne'e. Biz birbirimizin sahibi değil, birbirinde bir ruhu tamamlayanız. Tek bir ruhta birbirini bulan, aşk içinde yaşayan ve yaşarken zamanı durduranız. Sen, bütün nimetlerime anlam katan, ruhuyla beni kaygımdan arındıran sevgilim..
Şimdi yine seninle konuşuyorum. Biliyorum bu, keder, hüzün ve ayrılıkla anılan bir mevsim. Fakat ben inanıyorum ki insanlara mevsimini tabiat değil, bir başka insan yaşatır. Bulutlar değil, yüreği hasretiyle sarandır yağmurları getiren. Sen, ruhumda güllere rengini veren..
Seninle kurduğumuz düşlerin, hayallerin peşindeyim her an. Her an, sen ey muhayyel beldemin ilâhesi senin peşindeyim. Birden duvarlar, yollar, insanlar ve tümüyle eylemler ardımda kalır seni düşününce. Sen ömrüme yeni ufuklar, zihnime kirlenmemiş tertemiz manzaralar sunan, sensizliğin rüzgarında yalpalayıp duran ruhumu saran kadın, kadınım.. Gecenin rengiyle örtülür bedenim, ruhumda güzel yüzünden ve sesinden bir aydınlık. Özlemin hüznüyle şekil bulur mektuplar; içinde sana dair bir kırgınlık.. Yokluğundan, yokluğun yarattığı çıkmazların acısından bu kederli yalnızlık.
Sen yanımda yoksan, sesini duyamıyorsam sağırım tüm seslere. Gözlerindeki ışıltıya ilişmiyorsa gözlerim bütün dünya karanlık zihnimde. Seninle tutar ellerim, dizlerim. Seninle anlam bulur yaşamak maceram.
Geceler beni çağırıyor seni hissedebilmem için. Günler öylesine hızlı, öylesine yavaş. O günler ki senin yokluğunda yaşanmış sayılmaz.
Bebeğim bir acıyı duyuyorum kalbimin merkezinde. Özdenliğini ve içtenliğini yitirmiş yürekler içinde bir yürek yanar ya hani, gökyüzünü kaybetmiş bir kuş, yeryüzünde öylece ölmeyi bekler ya hani.. Hanidir sevgilim, anılara sığınır da insan soyutlanır şimdiden ve istikbalden, ah bu mektupta ben yanıyorum gözlerine hasret, ellerine özlemli.. Sen ruhumun eşi, ruhumun ta kendi. Bir tek sen anlarsın halimden. Hâlim, nicedir özlemle yanıp tutuşan bir ruhun tutuk dili.
Aşk olmasaydı diyorum, bu karanlık ve elemli dünyanın yavan koşturmacasından, monoton ruhlardan ve onların alelade eylemlerinden ve yerkürenin anlamsız hengâmesinden bizi kurtaracak olan başka ne olabilirdi?
İnsanlar için bir şeylere sahip olmak duygusu bu yüzyılın vebası gibi yayıldı kalplere. Sahip olunan onca şeyde ne bir ruh aradılar ne de bir anlam. Montaigne'e göre "talih, insana bütün nimetlerini verse de onları tadabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil tadına varmaktır." Hak veriyorum Montaigne'e. Biz birbirimizin sahibi değil, birbirinde bir ruhu tamamlayanız. Tek bir ruhta birbirini bulan, aşk içinde yaşayan ve yaşarken zamanı durduranız. Sen, bütün nimetlerime anlam katan, ruhuyla beni kaygımdan arındıran sevgilim..
Şimdi yine seninle konuşuyorum. Biliyorum bu, keder, hüzün ve ayrılıkla anılan bir mevsim. Fakat ben inanıyorum ki insanlara mevsimini tabiat değil, bir başka insan yaşatır. Bulutlar değil, yüreği hasretiyle sarandır yağmurları getiren. Sen, ruhumda güllere rengini veren..
Seninle kurduğumuz düşlerin, hayallerin peşindeyim her an. Her an, sen ey muhayyel beldemin ilâhesi senin peşindeyim. Birden duvarlar, yollar, insanlar ve tümüyle eylemler ardımda kalır seni düşününce. Sen ömrüme yeni ufuklar, zihnime kirlenmemiş tertemiz manzaralar sunan, sensizliğin rüzgarında yalpalayıp duran ruhumu saran kadın, kadınım.. Gecenin rengiyle örtülür bedenim, ruhumda güzel yüzünden ve sesinden bir aydınlık. Özlemin hüznüyle şekil bulur mektuplar; içinde sana dair bir kırgınlık.. Yokluğundan, yokluğun yarattığı çıkmazların acısından bu kederli yalnızlık.
Sen yanımda yoksan, sesini duyamıyorsam sağırım tüm seslere. Gözlerindeki ışıltıya ilişmiyorsa gözlerim bütün dünya karanlık zihnimde. Seninle tutar ellerim, dizlerim. Seninle anlam bulur yaşamak maceram.
Geceler beni çağırıyor seni hissedebilmem için. Günler öylesine hızlı, öylesine yavaş. O günler ki senin yokluğunda yaşanmış sayılmaz.
Bebeğim bir acıyı duyuyorum kalbimin merkezinde. Özdenliğini ve içtenliğini yitirmiş yürekler içinde bir yürek yanar ya hani, gökyüzünü kaybetmiş bir kuş, yeryüzünde öylece ölmeyi bekler ya hani.. Hanidir sevgilim, anılara sığınır da insan soyutlanır şimdiden ve istikbalden, ah bu mektupta ben yanıyorum gözlerine hasret, ellerine özlemli.. Sen ruhumun eşi, ruhumun ta kendi. Bir tek sen anlarsın halimden. Hâlim, nicedir özlemle yanıp tutuşan bir ruhun tutuk dili.
Yorumlar
Yorum Gönder