boşluk
kısa süreli açar ve solarız
bizler kuzeyin çocukları, yerel bitkiler gibi
öylesine kasvetlidir ki yaşamımız
sanki gri ufukta bir kış güneşi...
m. lermontov
Neyle doldurur insan içindeki boşluğu? Dingin bir yaz günü, güneş, hüzün veren vedasıyla kızıl yalnızlıklar saçarken ufkumuza ve sunarken ruhumuza anıları aydınlık bir gün gibi, içinde bulunduğu kasvetli karanlığa karşı neyle savaşır insan?
Bir inanca sarılıp - sürdürdüğü yaşamın bir yerden sonra tekrar başlayacağına dair bir inanç- günleri, birbirinin kopyası olan günleri, hızlı hızlı geçirerek bir sona ve bir başlangıca varmayı umut ederek yaşamayı alışkanlık haline getiren insanın kalbindeki boşluk neyle doldurulabilir?
İlahi yazgı, yararsız dudaklar, neticesiz vaatler, duraksız hatalar...
Hayat akıp gider tüm bunları derinlerde saklayan bulanık bir nehir gibi. Ve o bitimsiz boşluk baki kalır bütün eylemlerimizin içinde.
İnsanın savaşı, doğduğu an mı başlar yoksa savaşın farkına vardığında mı?
Savaştığı şeyi bilmeden zaferi bilebilir mi insan?
Mermer sütunlara işlenmiş hikayelerin kahramanıyız her birimiz; silik, unutulmuş ve yalnız. Günü gelince bitecek olan savaştan galip de ayrılsak, yaşayanı kalmamış bir zaferi taşıyacağız göğsümüzde. Ve bu boşluk, bu arayış, sonsuza dek sürecek yine. İnsanın yazgısı bu.
Ne başımız eğik halde dalgın ve durgun bir şekilde yürüdüğümüz rıhtımlar ne de olanca maviliğiyle içimize serpilen ümidi yeşerten denizin sesi dolduracak o derin, anlaşılmaz boşluğu.
bir yalnızlık, her yandan akıyor
yoksun kuğudan ve rıhtımdan
bitmişliğini yansıtıyor
kopup terk ettiğim bakıştan..
s. mallarme
Yorumlar
Yorum Gönder