Aşk

Duygusal bir boşluğu doldurmak uğruna kalbimizde var olduğundan emin olmadığımız hissiyat ile yoğun bir belirsizliğe sürüklüyoruz kendimizi. Yalnızca kendimizle de sınırlı kalmıyor üstelik, muhatabımızı da bu karanlık belirsizliğin içinde harcıyoruz.
Oysa zamana ihtiyacı vardır bazı şeylerin. Kendi zamanı içinde yaşarken, erimeye ihtiyacı vardır insanın bir başkasının zamanında. Onun eline dokunduğumuz vakit kendimizi onun hayatında görmek için o ellerin sıcaklığından çok daha fazlasını hissetmeye ihtiyacı vardır aşkın. Gözlerine dalıp yaradılışın aşk ile bağlantısını görmek için göz göze bakışmaktan çok daha fazlasına...
İşte bütün bu belirsizlik içinde ruhumuzu da bir bedenden sıyırıp iki bedene hapsediyoruz. Artık iki kişilik yaşıyor, iki kişilik düşünüyoruz. Oysa aşk, tek olmakla kaim; tekliğin içinde yalnız olmamakla...

Aşka dair birçok hikayeyi barındırır içinde insan. Herkes geçmiştir bu derinliğin kıyısından. Ama gerçek manada yaşayabilen azdır; yaşayıp da hayatın hakiki anlamını bulan. Dünyanın dönüşü, mevsimlerin geçişi ve senelerin akışında insan kendi yerini bulmak için hep bir başkasının kalbini yoklar durur. Veyahut içindeki aşk ömrü boyunca tek bir kalpte yankı bulur. Geçici olan maddedir bazen, aşk iki ayrık ruhun sonsuz yokluğudur. Bazense bir sağanak altında güneşin doğuşudur. Ve bazen açık bir gökyüzü altında gözlerin sağanakla doluşudur.

Aşkın çıkış noktası bir ses, bir temas, bir bakış veyahut bir tavır olabilir. Bir görüşte aşkın maddeye olan tutkusu da aşka dahil, uzun yıllar alan bir arkadaşlığın neticesinde ruhun, ruha olan tutkusu da. Aşkın terennümleri kederli bir ruhun ilacı, umutsuz ve karanlık bir dünyanın ay ışığıdır. Bir gece vakti seyredaldığımız mehtabın bizi uzak bir aleme götürmesi bundandır. Her mehtabın bir güneşle son bulduğu sanılır, oysa her karanlık geceye aydınlığı sunan yine aynı mehtabın varlığıdır. Aşkın hakiki sahipleri, gün boyu kalabalıkta silinip geceye sığınandır.

Yorumlar

Küllenenler

Sen Olsaydın

Gençlik ve Güzellik - Kısım I

Mübeccel