Zaman ve İnsana Dair

     Bir zamanlar gelecek hayalleri kurmak, düşselliğin gönülde yarattığı huzur dolu ferah bir eylemin neticesiyken, şimdilerde böyle bir hayalin gönülde huzura vesile olduğunu söylemek güç.
90ların sonunda insanların şikayet ettiği ne varsa, günümüz dünyasında mumla arananlar listesinde de ilk sırada onlar var.

Zaman yanıltır. İnsan yanılır. Tabii insanı yalnızca zaman yanıltmaz. Zamanla bağlandığı insanlar da yanıltır. Hangisi daha acımasız, zaman mı insan mı?

Geçmişin sevinç ve kederleri bugün için bir hatıra ifade ediyor. Peki bugünün sevinç ve kederleri yarın için bize ne ifade edecek? Her gün unutmak istediğimiz manzaralara ve her gün unutmak istediğimiz duygulara sebep olan insanlarla dolu bugün, yarın için bize ne ifade edecek?
Tecrübe dediğini duyar gibiyim.

Pekala, insan tecrübe ettiği bir acıyı tekrar yaşadığı vakit, bu; kişinin tecrübeden yana dersini almadigini mi gösterir yoksa insanların gerçekten zamanla daha acımasız olduğunu mu?

Bizler, tanımadığımız kimselerle selamlaşıyor,  tanımadığımız insanlarla muhabbet ediyor, bize yabancı kimselerin dünyasına adım atıyor ve orada bir yabancının gizli saraylarında misafir olarak tutuluyoruz. Tanımadığımızı anladığımız an ise içinde var olduğumuz saraylar birer harabeye dönüşüp, zihnimizi ve kalbimizi yerle bir eden tanıdık birer viraneye dönüveriyor.
Evet tanıdık... Hem de çok yakından.
Kendi içimizden.

Yanılıyoruz durmadan, doymadan. İnsanlığın bir devirle birlikte içinin boşaltıldığı bir olgu olduğunu unutarak ve belki de buna inanmaya ihtiyaç duyarak yanılgılara uyuyoruz her gece.

Basit bir gerçek,

Ertesi günün ve insanların farklı olmasını dileyerek uyudugumuz bir gecenin sonunda, ruhumuzu aydinlatan tek şey bembeyaz bir ışık olacak. Ve bu, uyandigimiz sabahı yalnız diğer sabahlardan değil, geçmişte bıraktığımız bütün günlerden farklı kılacak.

Ruh, bedene sevgiliyse, insan yalnızlığın pençesinde solacak.




Yorumlar

Küllenenler

Sen Olsaydın

Gençlik ve Güzellik - Kısım I

Mübeccel