İki Mükedder Yüreğin Kesiştiği Yol
'Unutamamak... Benim de lanetim bu.'
Bendeniz yerdeniz ahalisine mensup, kelle koltukta, koltuk yoklukta, senelerin yalnız ve mükedder nöbetçisi : Napuşten. Kaldırıp nikabı gözlerimden her sabah pikabıma kulak kesilirim bütün ruhumla. Garipçeli Zülküfyâr Efendi'den iki gazel dokunmazsa ruhuma, gün başlamış sayılmaz nazarımda.
Gramafonda pek hüzünkâr, pür melal ince bir sızı. Neşriyatı kederden neşredilmiş bir alın yazısı. Aylardan Haziran, yıllardan miladiden pek sonrası.
Yürüyorum her akşamki yolumda sükun ile bir başına. Bir ara gözlerim yalnız başına oturmuş, oturmuş da sessiz ve sıcak bir yaz gecesini temaşaya dalmış melal, içre bir kadına ilişiverdi. Pek çekimser bir lisan-ı hâl ile üç kelimeyi bir araya getirebilmek kuvvetini kendimde bulunca sordum:
Nedir sizi böylesi üzen ve dalıp gitmenize sebep hadise?
Şöyle bir yan gözle bakmak suretiyle cismimi süzerek gözleriyle girdi lafa adeta ve hemen akabinde dile geldi:
Ben, ömrü tek bir gün güneşsiz düşlemedim. oysa ne varsa ellerimi uzattığım, benden içre elem dolu bir hayatın gölgesi. Sanıyorum bütün bu bir başınalığın içinde döktüğüm gözyaşları da bütün bu düşlerin ve hayatın hüzünlü bakiyesi.
Evvela sarılmak geldiyse de içimden dizginlemek elzemdi hissiyatı yürekte. Fakat ne var ki sarılmak ihtiyacı vuku bulduğu an, dizginlemek de beyhudeydi bu hissiyatı gönülde. Netekim sarıldım sımsıkı ve bir teselli verebilmek için araladım dudaklarımı:
Ben dedim, bu hissiyata pek aşinayım efendim. Gam deryasında bir yürek bizimki kayıktan, kaybolur açıklarda günden güne anbean. Gelin şöyle, yanaşıverin, sokuluverin koluma yahu! Gelin, yürüyüp dibacesi efkardan müteşekkil bir roman mahiyetindeki ömrümüzün sokaklarında, anlatıverin içinizden taşan nice hüznü, melali.
Garipsedi evvela, pek tabii bir yabancıyım, kim bilir belki bir bela. Gözleri uzunca bir daldı bende. Süzerek gözleriyle tartıyordu beni gözlerimin ta içinden içinden. Hani biri çıkagelse dersiniz ya halden anlayacak, fark etmez yahu ha Yemen'den ha Çin'den. Karşısındaydım işte. Yalnız birkaç sokak ötelerden. Bir ara fenalıktan uzak mütebessim ve fakat hüzünkâr yüzümdeki mecnun bakışımı yakalamış olacak ki mutmain oldu birden ve asırlardır beklenen o sığınak benmişim gibi giriverdi koluma ve usul usul şu cümle döküldü dudaklarından: 'yürüyelim, tabiatın bu nahif manzarası bazı şeyleri unutmama yardımcı oluyor, sizse bir başka güzelliği hatırlatmaya.'
Eh yaraşır ya! Hüzünle bezeli bir yüreğe güzelliği hatırlatan, yine bir başka hüzünlü yürek.
Yürüyelim, gidilmemiş nice yolu kol kola arşınlamaya... Varılacak olan nice sonu hiçbir an unutamamaya.
Yorumlar
Yorum Gönder