Sevgiliye Özlem Dolu Son Mektubun Zeyli
Yarım kalan bir öykünün ardından yazılmış; sözcükleri özlemden ve aşktan mürekkep bir mektuptur bu, varsın bilinsin.
İnsan, ahir ömründe aşka bir kez tesadüf eder. Aşk, insana yalnız bir kez görünür. Ve insan, bu aşkla iki parçaya bölünür. Sarılınca insan o mukaddes sevgiliye bütün gövdesiyle ve benliğiyle, sarıldığı artık biraz da kendi kalbinin görüntüsüdür.
Adı, aşkın saflarında yer etmiş biriyim. Bu duyguyla müsemma yazdım hatıratımı, varsın silinsin.
Şimdi ne sen bana ellerini verebilirsin ne de ben ilişebilirim ilkyazları getiren güzelliğine. Aradan geçen senelerde değişmedi bekleyişlerim pencerende. Oysa ne bir gül atmışlığın var bana ne de ışıklarla dolmuşluğu kalbimin. Öylece geçip gidiyor seneler, tam ortasında alışılagelmiş yalnızlığın, kalabalık ve anlamsız kitlelerin, sensizliğin.
Sensiz olmak, diğer herkesi ve her şeyi önemsiz yapıyor ömrümde. Değil mi ki aşk, varlığın özündeki manayı gösterir insana? Yepyeni bakış açıları sunar ve tatmadığı hisleri tattırır ona. Bir yeni yaşamak macerasıdır insanın aşkta bulduğu. Böylece insan, mana içinde bir mana buluyor, ümitsiz ve buruk bir yaşantıyı kabullenmiş oluyor kavuşamamakla. Aşkın insanı şekillendiren büyüsüdür bu.
Şimdi ellerin de uzak sesin de. Ve hatta bütün bu satırlara ilişecek olan gözlerin. Her şey nasıl da bütündü bir zaman, nasıl da yakınsardın bütün uzaklıkları aşkla. Şimdi uzak olanı uzak diye kabullenmek sensizliğin, ayrılığın ve yalnızlığın bir sonucu. Artık her şey nasıl da eksik. O dans, o eski şarkı nasıl da yarım. O yapayalnız gecelerine süzülüp sımsıcak gözlerinde uzun uzun dalıp giderken kendi kendime sayıklardım: ''Korkma! Ben varım.''
Şimdi bütün suskunluklar bir perde. Bu perdeye mukabil dilim, aklım, ruhum. Örtülüyor senden uzakta, senden ötelerde günden güne.
Hissedebiliyorum hâlâ sıcaklığını ellerinin
Duygu selinde alabora olmuşsa da yüreğim.
Yorumlar
Yorum Gönder