Uzun Yürüyüş
''İçimde beni saran
Ve hiç olan
Bir özlem var hiçliğe;
Bir istek,
Belirsiz bir nesneye...''
Fernando Pessoa
Takvimler 1934'ün sıcak Temmuz ayını gösterdiğinde böyle başlamıştı şiirine Pessoa. Aradan geçen seksen beş senede değişen hiçbir şey yok. Dünyayı unutup sakin bir denizin kıyıya vuran küçük dalgalarına dalıp gidiyorum. Biliyorum kıyıda kalanlar denizden bir parçaydı; denizin alıp götürdükleri ise kıyıya ait. Bu, durgun bir ruhun, herkesten ve her şeyden uzakta bir soluk aradığı kayıp bir zamandı.
''Bir hayalperest asla uyanmaz'' diye buyurur Pessoa. O hep hülyalı ve derin düşüncelerle, dalgın halde yürüdüğümüz bundandır belki de. Öyle çok karakter ve öyle derin tahlillerle öyle kalabalık bir düşünce sistemi ve edebi bir yapı inşa etmiştir ki, bütün bu karakterler arasında kimlik karmaşası yaşaması kaçınılmaz olmuştur. Kendini arar durur kendi içinde bazen, an gelir kendinde kaybolur henüz hiçbir şey bulamamışken. Bitimsiz bir hayal gibidir o iç'teki belirsiz nesne ve o kutlu özlem hiçliğe. Ve yazar ayık değildir tek bir dakika bile. İşte uzun yürüyüş dedikleri bu.
Ay ışığındaki güzelliğe dalıp giderken, bu dünyayı yok saymak ister insan. Ondaki erişilmez ve düşsel güzellik öylesine çeker ki içine insanı, ancak hakikat kılıcına boyun eğmemiş bir hayalperest kadar mutlu olabilir o an. İçimizdeki dünyayı düşlerle inşa etmek, dış dünyayı yok saymaktır bir bakıma. Ve fakat dış dünyaya böylesine derin bir uykuyla kapılıp gitmek, en güzel hayallerin katili eder bizi. İçimizdeki o derin özleme, o arzulu arayışa bir yürüyüş bu hayat. Zaman zaman müesser bir hakikat; bazen kimselerce bilinmeyen mukaddes bir düş. Ta ki kendimizi bulana dek uzun bir yürüyüş...
Ve hiç olan
Bir özlem var hiçliğe;
Bir istek,
Belirsiz bir nesneye...''
Fernando Pessoa
Takvimler 1934'ün sıcak Temmuz ayını gösterdiğinde böyle başlamıştı şiirine Pessoa. Aradan geçen seksen beş senede değişen hiçbir şey yok. Dünyayı unutup sakin bir denizin kıyıya vuran küçük dalgalarına dalıp gidiyorum. Biliyorum kıyıda kalanlar denizden bir parçaydı; denizin alıp götürdükleri ise kıyıya ait. Bu, durgun bir ruhun, herkesten ve her şeyden uzakta bir soluk aradığı kayıp bir zamandı.
''Bir hayalperest asla uyanmaz'' diye buyurur Pessoa. O hep hülyalı ve derin düşüncelerle, dalgın halde yürüdüğümüz bundandır belki de. Öyle çok karakter ve öyle derin tahlillerle öyle kalabalık bir düşünce sistemi ve edebi bir yapı inşa etmiştir ki, bütün bu karakterler arasında kimlik karmaşası yaşaması kaçınılmaz olmuştur. Kendini arar durur kendi içinde bazen, an gelir kendinde kaybolur henüz hiçbir şey bulamamışken. Bitimsiz bir hayal gibidir o iç'teki belirsiz nesne ve o kutlu özlem hiçliğe. Ve yazar ayık değildir tek bir dakika bile. İşte uzun yürüyüş dedikleri bu.

Yorumlar
Yorum Gönder