Bir Zarif Adam: Sezai Karakoç

Beni, bu gerçek dünyanın tükenmez kederlerinden soyutlayıp gerçeküstü bir âlemde bambaşka hüzünlere sürükleyen dizeler.. Bu dünyaya ağlamak değil benimki; bu dünyanın ötesinde, ummanların derinliğinde, boşluğun sonsuz zamansızlığında eşsiz bir duyguyla yoğrulmak..

Artık, yolun uğramaz bilirim toprağıma
Ömrüm, yanıp yıkılmış harap ölüm sayfası
Sen, orada hakikate çevirirken yalanı
Ah, yalana çevirdim ben burada hakikatı..

Bir şiirin kalbimdeki yankısı, yalnızca dizelerin kendisinden ibaret değil. Muhtevasında, derinliği ve anlamı ihtiva eden kelimelerin içinde sonsuz duygular, o sonsuz duygular içindeyse tükenmez gözyaşları var.
Dizelerin zarafeti şairin elleridir. Şairin ellerine uzanan, kalbinde var olan uzak bir alemin bu dünyaya ters düşen aksidir. Esasen dizelerde, baştan sona hiç bir yere ve hiç kimseye ait olamama hissi var.
Kimsesizliğin ve ötelenmişliğin cehenneminde sönmek bilmez yangınlar. Ne vakit okumaya koyulsam, ruhumun göçtüğü uzak iklimlerden, uzak bir dünyadan manzaralar ve ruhun salt inceliklerinden müteşekkil bir şairin izleri var.


Yine akşam oldu
Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine
Uzaklık aynı gerçi,
Her yerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi
Yine akşam oldu orada olduğu gibi
Görebiliyorum seni buradan da
Aynısıydı oradayken de
Uzaklıktan korkmuyorum belki de
Orada da aynıydı uzaklık gerçi
Donuklaşmış oldu artık bu
Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi
Galiba ben baştan kaybetmiştim
Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş..

Şair, çocukluğumu dizelerde koşturur; sarkar meyve ağaçları her bir dizeden. Öpülen çocuk yüzlerindeki masumiyeti duyumsarım kelimelerden. Geçmişe gitmek, zamanda mola vermek ve durakların en güzelinde, en ötesinde dinlenmek için can bulur dizeler şairin kaleminden. Hissiyatın derinliğinde bütünüyle kaybolmak bu; noksansız bir şekilde her bir duygu ve düşüncenin zerresinden.
Öldüğüm vakit ne cennet isterim ne de cehennem. Yalnız şu dizelerden, şu şiirlerden müteşekkil bir alemde dirilmek, gözyaşları içinden..


Sen bana yeni yılsın her dakika
Her dakika bir yaşıma daha giriyorum
Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın.
Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
Çalkantısız üniversitenin, yalnızlığın ve ağlamanın
Erkek ağlar mı diyeceksin
Hayber'in kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
Ben, yel gibi erkekler ağlar diyorum
Bir dakika ağlar, yılbaşı dakikasında
Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
Çürük ve havada asılı tahtalar üzerinde
Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
Sen benim ağlamamı erkekliğime
Uyanan, ölmeyen, yenilenen
Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
Seni bulan, yeniden bulan, tekrar tekrar bulan erkekliğime say..


Yorumlar

Küllenenler

Sen Olsaydın

Gençlik ve Güzellik - Kısım I

Mübeccel