Aldo, kentin şövalyesi olmaya gönüllü on dokuz yaşında bir delikanlıydı. Takvimler İsa’nın doğumundan 1154 sene sonrasını gösteriyordu. Roma’nın Crespi kentinde, Kanicelli Manastırına bir mil uzaklıktaki evinden çıktığında gökyüzünü karanlık bulutlar sarmaya başlamıştı. Günler yağmursuz ve kurak geçse de, şehrin semalarında karanlık bulutların seferi bitmek bilmiyordu. Eskimiş taş yollar, evlerin bahçelerini saran taştan oyma gri yapılar, gökyüzündeki karanlıkla bütünleşip insanın ruhuna ıstırap veren bir görüntü oluşturuyordu. İnsanlar bu duruma alışmış olsa da güneşi özleyenler de vardı içlerinde. Aldo onlardan biriydi. Her gün ormana gidip yaban çilekleri toplar, bazen at üstünde gördüğü şövalyelere imrenip derin düşlere dalardı. Göl kenarında uyuyakaldığı vakitlerdeyse genelde köylüler tarafından rahatsız edilirdi. Yine böyle kapalı ve kasvetli bir Roma gününde, evinden çıkmak için pançosunu aldı üstüne genç Aldo. O, doğduğu günden beri Roma’da güneşli bir gün görmemişt...
Yorumlar
Yorum Gönder