Siz Sevgili Hüzün
Aklen ve kalben, geçmişin ruhumda yer etmiş güzel anılarında takılı kalmış bir halde günümü yarın için ziyan edilmiş bir zaman dilimi haline getirmekteyim. Gidenler bilir gittikleri yönü, ki gitmek var olmaktan sıyrılmak veyahut var olmaya adım atmaktır bir bakıma. Ve gidenler bildiler var olmanın ne olduğunu. Ya gittikleri meçhul yerlerde veyahut geçmişte kaldıkları zaman diliminde. İşte benden gidenler de buldular varlığı huzur ve sükunet içinde. Ben ise gittiğim hiç bir yerde varlığa ve varlığın yarattığı huzura erişemedim. Ve kaldığım yerde de var olmadım bu benlikte.
Beni dünler esir alır. Günümdeyse felaket her bir zerresiyle ruhumu sarmıştır. Metanetle yarınları yastigimda düşledim. Neden sonra farkedilir, yastıkta kalan yarınlara dair gözyaşımdır.
Zamandan şikayet etmiyorum desem yıllar yüzüme tokat gibi yapışır. Ömrünüze guzellemeler yaparım ben dert etmeyin. Sarhoş ruhum gözlerinizin güzelliğinde mayışır. Mayıs sıcağı şu sıralar ellerime uzaktır. Simsiyah bir gecenin sonunda parlayacak olan, düşlerimde saklı elmastır. Elmas.. ruhunuzdan ve kalbinizin derinliklerinden gözlerinize aksetmis olan parlaklığın ve zarafetin bir diğer adıdır. Gözleriniz benim elmasım ve sonbaharda durmuş olan gönül takvimimde çiçekler açmış bahardır.
İnsan ister ki güzel olsun her şey ve zeval gelmesin ne inancına ne duygusuna. Fakat sonra anlar ki istekler, gerçek yaşam denilen felaketin, felakette ısrarıdır.
Bizler felaketin ısrarcısı, hayalperest varlıklar. Varlığımız bir bedende zaten, gerisi teferruattır.
Şimdi naif bir tını geceme hüzün saçmakta. Bir keman ve birkaç nota piyano. Sonrası uzaklara dalan gözlerimde beliren ve ılık bir meltemin oksadigi nazenin saçlarınızdır. Saçlarınız.. düşerken göğsüme veyahut belirirken avuçlarımda, her bir telinde ruhumu saran cennetin rahiyasıdır.
Siz sevgili hüzün. Siz hüznün kendisi. Ve gariptir huzurun da. Huzurunuzda hüznüm yokluğa karışır. Yokluğunuz hüznüme eş, gecemin nursuz sabahına varışıdır.
Bu mektupta buldunuz kendinizi biliyorum, az çok da beni. Sonra ben sizi buldum bu mektupta. Az çok da bizi. Ruhumun yarısı şimdi, ötelerde sizinle yanmıştır..
Beni dünler esir alır. Günümdeyse felaket her bir zerresiyle ruhumu sarmıştır. Metanetle yarınları yastigimda düşledim. Neden sonra farkedilir, yastıkta kalan yarınlara dair gözyaşımdır.
Zamandan şikayet etmiyorum desem yıllar yüzüme tokat gibi yapışır. Ömrünüze guzellemeler yaparım ben dert etmeyin. Sarhoş ruhum gözlerinizin güzelliğinde mayışır. Mayıs sıcağı şu sıralar ellerime uzaktır. Simsiyah bir gecenin sonunda parlayacak olan, düşlerimde saklı elmastır. Elmas.. ruhunuzdan ve kalbinizin derinliklerinden gözlerinize aksetmis olan parlaklığın ve zarafetin bir diğer adıdır. Gözleriniz benim elmasım ve sonbaharda durmuş olan gönül takvimimde çiçekler açmış bahardır.
İnsan ister ki güzel olsun her şey ve zeval gelmesin ne inancına ne duygusuna. Fakat sonra anlar ki istekler, gerçek yaşam denilen felaketin, felakette ısrarıdır.
Bizler felaketin ısrarcısı, hayalperest varlıklar. Varlığımız bir bedende zaten, gerisi teferruattır.
Şimdi naif bir tını geceme hüzün saçmakta. Bir keman ve birkaç nota piyano. Sonrası uzaklara dalan gözlerimde beliren ve ılık bir meltemin oksadigi nazenin saçlarınızdır. Saçlarınız.. düşerken göğsüme veyahut belirirken avuçlarımda, her bir telinde ruhumu saran cennetin rahiyasıdır.
Siz sevgili hüzün. Siz hüznün kendisi. Ve gariptir huzurun da. Huzurunuzda hüznüm yokluğa karışır. Yokluğunuz hüznüme eş, gecemin nursuz sabahına varışıdır.
Bu mektupta buldunuz kendinizi biliyorum, az çok da beni. Sonra ben sizi buldum bu mektupta. Az çok da bizi. Ruhumun yarısı şimdi, ötelerde sizinle yanmıştır..
Yorumlar
Yorum Gönder